Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
absent
/ˈæb.sənt/ = ADJECTIVE: yok, bulunmayan, devamsız, dalgın;
VERB: bulunmamak;
USER: yok, yoktur, eksik, devamsızlık, olmadığı
GT
GD
C
H
L
M
O
album
/ˈæl.bəm/ = NOUN: albüm, plak;
USER: albüm, albümü, album, albümün
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
always
/ˈɔːl.weɪz/ = ADVERB: her zaman, daima, hep, defalarca, boyuna, tekrar tekrar;
USER: her zaman, zaman, her, daima, hep, hep
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
another
/əˈnʌð.ər/ = ADJECTIVE: başka, farklı, ayrı, bambaşka, öbür;
PRONOUN: başka, diğer, bir daha, bir tane daha, ayrı, başka bir tane, öbür;
USER: başka, başka bir, bir, diğer, bir başka, bir başka
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
before
/bɪˈfɔːr/ = ADVERB: önce, önceki, karşı, önde;
PREPOSITION: önce, önünde, önüne, evvel, huzurunda, karşısında, önde;
CONJUNCTION: önce;
USER: önce, öncesi, daha önce, önceki
GT
GD
C
H
L
M
O
bring
/brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek;
USER: getirmek, getirebilir, getirecek, getir, getirir
GT
GD
C
H
L
M
O
but
/bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki;
ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa;
NOUN: itiraz, karşı çıkma;
USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
can
/kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek;
VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak;
USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince
GT
GD
C
H
L
M
O
cd
/ˌsiːˈdiː/ = ABBREVIATION: CD;
USER: CD, CD'si, CD'sini
GT
GD
C
H
L
M
O
change
/tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek;
NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa;
USER: değiştirmek, değiştirebilirsiniz, değiştirin, değiştirme, değiştirebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
cloaks
/kləʊk/ = NOUN: pelerin, bahane, manto, perde, palto, örtü;
USER: pelerinler, pelerin, cloaks, pelerinlerini, pelerinleri
GT
GD
C
H
L
M
O
deluxe
/diˈləks/ = USER: deluxe, lüks, delüks, delux, lüks bir"
GT
GD
C
H
L
M
O
devour
/dɪˈvaʊər/ = VERB: oburca yemek, yalayıp yutmak, yiyip bitirmek, yakıp yok etmek, bir çırpıda bitirmek;
USER: yiyip bitirmek, yutmaya, yutmak, devour, yemeye
GT
GD
C
H
L
M
O
digital
/ˈdɪdʒ.ɪ.təl/ = ADJECTIVE: dijital, sayısal, parmakla yapılan, parmağa ait;
NOUN: tuş;
USER: dijital, Digital, sayısal, dijital fotoğraf
GT
GD
C
H
L
M
O
directed
/diˈrekt,dī-/ = VERB: yönlendirmek, yönetmek, yöneltmek, idare etmek, emretmek, yol göstermek, adres yazmak, atfetmek, direktif vermek, komuta etmek;
USER: yönelik, yönlendirilmiş, yönetmen, yönetti, yönettiği
GT
GD
C
H
L
M
O
disavows
= VERB: reddetmek, onaylamamak, doğruluğunu kabul etmemek, yalanlamak, inkâr etmek;
USER: inkâr, inkâr eden, kısımlarını,
GT
GD
C
H
L
M
O
double
/ˈdʌb.l̩/ = NOUN: çift, iki kat;
ADJECTIVE: çift, çifte, iki kat, ikili, iki kişilik, duble;
ADVERB: çift, çifte, iki kat, ikili;
USER: çift, iki katına, katına, ikiye, iki katı
GT
GD
C
H
L
M
O
down
/daʊn/ = ADVERB: aşağı, aşağıya, aşağıda, altına, altında, azalarak;
PREPOSITION: aşağısında, aşağıya doğru, boyunca;
ADJECTIVE: aşağıya doğru;
VERB: indirmek;
NOUN: kuştüyü;
USER: aşağı, aşağıya, basılı, down, aşağı doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
download
/ˌdaʊnˈləʊd/ = USER: indir, indirmek, indirebilirsiniz, indirmenize, indirilmesine
GT
GD
C
H
L
M
O
drones
/drəʊn/ = NOUN: vızıltı, erkek arı, tembel, uzaktan kumandalı uçak, asalak tip, pes ses tonu, monoton bir sesle konuşan kimse;
USER: uçağı, uçakları, erkek arıların, sondalar, dron
GT
GD
C
H
L
M
O
dvd
/ˌdiː.viːˈdiː/ = NOUN: görev, hizmet, vergi, gümrük, gümrük vergisi, ödev, yükümlülük
GT
GD
C
H
L
M
O
eat
/iːt/ = VERB: yemek, yemek yemek, tüketmek, içmek, aşındırmak, kemirmek, çok yemek yemek;
USER: yemek, yemeği, akşam yemeği, yemeye, restoranlar
GT
GD
C
H
L
M
O
exclusive
/ɪkˈskluː.sɪv/ = ADJECTIVE: özel, seçkin, ayrıcalıklı, tek, herkese açık olmayan, hariç tutulan;
USER: özel, seçkin, özel bir, münhasır, exclusive
GT
GD
C
H
L
M
O
fallen
/ˈfɔː.lən/ = ADJECTIVE: düşmüş, düşkün, düşük, günahkâr, kötü yola düşmüş, yeryüzüne inmiş, şehit düşmüş, ele geçirilmiş;
USER: düşmüş, düştü, düşen, düştüğü, düşmüştür
GT
GD
C
H
L
M
O
fold
/fəʊld/ = NOUN: kat, katlama, kıvrım, ağıl, büklüm, cemaat;
VERB: katlamak, kıvırmak, kavuşturmak, bükülmek, sarmak, bükmek;
USER: kat, katlayın, katlamak, pas, katlayınız
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
from
/frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri;
USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan
GT
GD
C
H
L
M
O
g
/dʒiː/ = NOUN: bin, sol;
ABBREVIATION: bin dolar;
USER: g, gr, gram
GT
GD
C
H
L
M
O
game
/ɡeɪm/ = NOUN: oyun, maç, av eti, av hayvanı, dolap, şaka, eğlenme, meslek;
ADJECTIVE: cesur, aksak, yiğit, sakat, topal, hevesli, hazır;
VERB: kumar oynamak;
USER: oyun, oyunu, oyunu ile, oyunun, oyunu oyna, oyunu oyna
GT
GD
C
H
L
M
O
gatefold
GT
GD
C
H
L
M
O
get
/ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek;
USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın
GT
GD
C
H
L
M
O
ghosts
/ɡəʊst/ = NOUN: hayalet, ruh, hortlak, iz, eser;
VERB: peşinde koşmak, başkasının adına yazmak, niteliksiz yazılar yazmak;
USER: hayaletler, hayalet, hayaletleri, ghosts, hayaletlere
GT
GD
C
H
L
M
O
gods
/ɡɒd/ = NOUN: Tanrı, Allah;
USER: tanrılar, tanrı, tanrıların, tanrıları, tanrılara
GT
GD
C
H
L
M
O
going
/ˈɡəʊ.ɪŋ/ = NOUN: gidiş, gitme, yol durumu, gidişat, tempo;
ADJECTIVE: giden, işleyen, başarılı, satılan;
USER: gidiş, giden, gidiyor, olacak, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
gutless
/ˈgətləs/ = ADJECTIVE: korkak, yüreksiz, gönülsüz, isteksiz;
USER: korkak, gutless, yüreksiz, ödlek, Korkakça bir"
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
help
/help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin;
VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak;
USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak
GT
GD
C
H
L
M
O
hypnotized
/ˈhɪp.nə.taɪz/ = VERB: uyutmak, ipnotize etmek, büyülemek, cezbetmek;
USER: hipnotize, hipnoz, hypnotized, ipnotize, hipnotize edilmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
i
/aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I;
USER: ben, i, ı, bir
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
infiltrate
/ˈinfilˌtrāt,inˈfil-/ = VERB: sızmak, sokulmak, süzmek, gizlice girmek;
USER: sızmak, sızmaya, infiltrasyon, infiltrat, infiltre
GT
GD
C
H
L
M
O
inside
/ɪnˈsaɪd/ = PREPOSITION: içinde, içine, içerisinde;
NOUN: iç, iç taraf, karın;
ADJECTIVE: iç, dahili, içteki;
ADVERB: içeride, içeriye;
USER: içinde, iç, içindeki, içine, içerisinde
GT
GD
C
H
L
M
O
jun
/CHən/ = USER: Haziran
GT
GD
C
H
L
M
O
just
/dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade;
ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru;
USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
killing
/ˈkɪl.ɪŋ/ = NOUN: cinayet, öldürme, ölüm, hayvan kesme, av, avlama;
ADJECTIVE: öldürücü, çok komik;
USER: öldürme, öldürüyor, öldürmek, öldürerek, öldürülmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
lee
/liː/ = NOUN: rüzgâraltı, rüzgâr almayan yer, kuytu;
USER: lee, Lee'nin
GT
GD
C
H
L
M
O
losing
/luːz/ = ADJECTIVE: kazançlı olmayan, kaybedeceği belli olan;
USER: kaybetme, kaybediyor, kaybetmeden, kaybeden, kaybı
GT
GD
C
H
L
M
O
m
= USER: m, m Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
machines
/məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma;
VERB: makine ile yapmak;
USER: makineleri, makineler, makinaları, makine, makinesi
GT
GD
C
H
L
M
O
me
/miː/ = PRONOUN: bana, beni;
USER: bana, beni, benim, me, benimle, benimle
GT
GD
C
H
L
M
O
mean
/miːn/ = NOUN: ortalama, orta;
ADJECTIVE: ortalama, orta, cimri, huysuz, aşağılık, zor, adi;
VERB: kastetmek, anlamına gelmek, ifade etmek;
USER: ortalama, anlamına, demek, Yani, anlama, anlama
GT
GD
C
H
L
M
O
men
/men/ = NOUN: Man;
USER: erkekler, erkek, erkeklerin, erkeklerde, adam
GT
GD
C
H
L
M
O
mercy
/ˈmɜː.si/ = NOUN: merhamet, rahmet, af, insaf, aman, merhametlilik;
USER: merhamet, rahmet, merhameti, insafına, merhametine
GT
GD
C
H
L
M
O
muse
/mjuːz/ = VERB: dalmak, düşünceye dalmak;
NOUN: ilham perisi, şiir tanrıçası, müz;
USER: dalmak, muse, ilham perisi, esin perisi
GT
GD
C
H
L
M
O
music
/ˈmjuː.zɪk/ = NOUN: müzik, musiki;
USER: müzik, Music, müziği, müziğin
GT
GD
C
H
L
M
O
my
/maɪ/ = PRONOUN: benim;
USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam
GT
GD
C
H
L
M
O
new
/njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş;
USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new
GT
GD
C
H
L
M
O
now
/naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an;
ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen;
CONJUNCTION: mademki, -dığından;
USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda
GT
GD
C
H
L
M
O
official
/əˈfɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: resmi, devlet;
NOUN: memur;
USER: resmi, resmi bir, Hakem, yetkili, official
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
or
/ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut;
NOUN: altın sarısı;
USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada
GT
GD
C
H
L
M
O
package
/ˈpæk.ɪdʒ/ = NOUN: paket, koli, paket program, bohça;
VERB: paketlemek, ambalajlamak;
USER: paket, paketi, paketini, paketinin, paketin
GT
GD
C
H
L
M
O
please
/pliːz/ = VERB: memnun etmek, hoşnut etmek, hoşuna gitmek, keyif vermek, tenezzül etmek, buyurmak;
USER: lütfen, edin, geçiniz, edebilirsiniz, ulaşabilirsiniz, ulaşabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
powers
/paʊər/ = NOUN: güç, enerji, iktidar, kuvvet, yetki, üs, otorite, yetenek, derman, takât;
USER: güçler, yetkileri, güçleri, güçlerin, yetki
GT
GD
C
H
L
M
O
published
/ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek;
USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
puppeteer
= USER: puppeteer, kuklacı, kuklacının,
GT
GD
C
H
L
M
O
re
/riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında;
USER: yeniden, tekrar, re, re
GT
GD
C
H
L
M
O
rescue
/ˈres.kjuː/ = VERB: kurtarmak, muaf tutmak, hacizden kurtarmak, imdadına yetişmek, zorla geri almak;
NOUN: kurtarma, yardım, hayat kurtarma, imdat;
USER: kurtarmak, kurtarma, kurtarmaya, kurtaracak, kurtarılması
GT
GD
C
H
L
M
O
run
/rʌn/ = VERB: çalıştırmak, koşmak, yayınlamak, kaçmak, işletmek, yönetmek, kullanmak, koşturmak, yarışmak;
NOUN: koşma, koşu;
ADJECTIVE: kaçak;
USER: çalıştırmak, çalıştırın, çalıştırabilirsiniz, koşmak, Basım, Basım
GT
GD
C
H
L
M
O
running
/ˈrʌn.ɪŋ/ = NOUN: çalışma, koşma, koşu, işletme;
ADJECTIVE: akan, koşan, akar, işleyen, sürekli, cari, arka arkaya, koşarak yapılan;
USER: çalışma, koşu, koşma, çalışan, çalıştıran
GT
GD
C
H
L
M
O
save
/seɪv/ = VERB: kurtarmak, korumak, tasarruf etmek, biriktirmek, tutmak;
NOUN: kurtarma;
PREPOSITION: hariç, dışında, haricinde;
CONJUNCTION: hariç, dışında, haricinde;
USER: kurtarmak, kaydetmek, tasarruf, kaydedin, kaydedebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
seem
/sēm/ = VERB: görünmek, gibi görünmek, benzemek, gibi gelmek, gibi gözükmek;
USER: görünmek, görünüyor, gibi, gibi görünüyor, görünebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
shadows
/ˈʃæd.əʊ/ = NOUN: gölge, karanlık, hayal, hayalet, siluet, karartı, iz;
VERB: gölgelemek, karartmak, izlemek, gölge gibi takibetmek, hayal etmek;
USER: gölgeler, gölge, gölgeleri, gölgelerin, shadows
GT
GD
C
H
L
M
O
show
/ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, ibraz etmek, açıklamak;
NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi;
USER: göstermek, göster, gösterin, göstermektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
silent
/ˈsaɪ.lənt/ = ADJECTIVE: sessiz, suskun, içten içe güdülen, yazıldığı halde okunmayan, içinden okunan;
USER: sessiz, sessiz bir, silent, suskun, suskun
GT
GD
C
H
L
M
O
sing
/sɪŋ/ = VERB: söylemek, şarkı söylemek, ötmek, şakımak, okumak, çınlamak, ıslık gibi ses çıkarmak, uğuldamak, çağırmak, vızıldamak, vınlamak;
NOUN: şarkı söyleme;
USER: şarkı söylemek, söylemek, şarkı, söylemeye, şarkı söylemeye
GT
GD
C
H
L
M
O
someone
/ˈsʌm.wʌn/ = PRONOUN: birisi, biri, kimse, şahsiyet, önemli kimse;
USER: birisi, biri, birinin, birini, kimse
GT
GD
C
H
L
M
O
soul
/səʊl/ = NOUN: ruh, can, kimse, kişi, öz, gönül, timsal;
USER: ruh, ruhu, ruhun, ruhunu, soul
GT
GD
C
H
L
M
O
tell
/tel/ = VERB: söylemek, anlatmak, bildirmek, demek, haber vermek, emretmek, ayırt etmek, açığa çıkarmak;
USER: söylemek, anlatmak, söyle, haber, söyleyecektir
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
they
/ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar;
USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
tri
/traɪ-/ = USER: tri, üç, Üçlü, ç
GT
GD
C
H
L
M
O
tried
/traɪd/ = ADJECTIVE: denenmiş, güvenilir, sınanmış, arıtılmış;
USER: denenmiş, güvenilir, çalıştı, denedim, çalıştım
GT
GD
C
H
L
M
O
trying
/ˈtraɪ.ɪŋ/ = ADJECTIVE: uğraşan, yorucu, üzücü, zahmetli, uğraştırıcı, sıkıcı, sabrı zorlayan, kalkışan;
USER: çalışıyor, çalışan, çalışırken, çalışıyorum, çalışıyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
tyranny
/ˈtɪr.ən.i/ = NOUN: zulüm, zorbalık, tiranlık, zorba yönetim;
USER: zulüm, tiranlık, zorbalık, zulmünden, zulme
GT
GD
C
H
L
M
O
under
/ˈʌn.dər/ = ADVERB: altında, altına, altta;
PREPOSITION: altında, altı, altından, bağlı, halinde, döneminde, etkisi altında;
ADJECTIVE: alt, az;
USER: altında, altındaki, kapsamında, altına, çerçevesinde, çerçevesinde
GT
GD
C
H
L
M
O
ve
/-v/ = USER: ettik
GT
GD
C
H
L
M
O
video
/ˈvɪd.i.əʊ/ = NOUN: video, video filmi, televizyon, video terminal;
ADJECTIVE: video, ekran;
USER: video, videoyu, görüntü, ekran
GT
GD
C
H
L
M
O
vinyl
/ˈvaɪ.nəl/ = NOUN: vinil;
USER: vinil, vinyl
GT
GD
C
H
L
M
O
watch
/wɒtʃ/ = VERB: izlemek, seyretmek, bakmak, gözlemek, kollamak, dikkat etmek, gözetlemek, beklemek;
NOUN: saat, seyretme, nöbet, kol saati;
USER: izlemek, seyretmek, izlenebilmesi, izleyebilirsiniz, izle
GT
GD
C
H
L
M
O
we
/wiː/ = PRONOUN: biz;
USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu
GT
GD
C
H
L
M
O
why
/waɪ/ = ADVERB: neden, niçin, niye;
NOUN: sebep;
USER: neden, yüzden, nedeni, nedenle, niçin, niçin
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
world
/wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar;
ADJECTIVE: dünya;
USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında
GT
GD
C
H
L
M
O
yeah
/jeə/ = INTERJECTION: Evet!, Tamam!;
USER: evet, yeah, tamam
101 words